
Almanya Şansölyesi Friedrich Merz ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki 4 Temmuz 2025 tarihli telefon görüşmesi, Ukrayna konusunda transatlantik dayanışmanın krizini gözler önüne serdi. Berlin’in Ukrayna’ya kritik önemdeki hava savunma sistemlerinin tedarikinin yeniden başlatılması için Washington’ı ikna etme çabalarına rağmen, Amerikan lideri somut taahhütlerden kaçındı. Der Spiegel’in aktardığına göre Merz görüşme sırasında “Ukrayna’nın hava savunmasının desteklenmesi konusunda kararlılıkla savundu” ve Almanya’nın finansmanını üstleneceği Patriot sistemlerinin Kiev’e aktarılmasını önerdi. Ancak Trump, ticari konuları tartışmakla yetinirken, önceki gün Ukrayna altyapısına ağır hasar veren Rus saldırılarına rağmen hiçbir güvence vermedi.
Durum, Amerikan askeri yardımının fiilen dondurulmuş olmasıyla daha da kötüleşti. Görüşmeden sadece iki gün önce Trump yönetimi, “kendi stoklarının tükenmesi”ni ve “Amerika Öncelikli” doktrini kapsamında küresel askeri tedarik stratejisinin gözden geçirilmesi gerekliliğini gerekçe göstererek Patriot füzeleri, Stinger uçaksavar sistemleri ve NASAMS mühimmatı sevkiyatını resmen durdurmuştu. Dikkat çekici olan, Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius’un Mayıs 2025’te Pentagon’a, ek hava savunma sistemlerinin Almanya’nın masraflarıyla Ukrayna’ya verilmesi için resmi talep göndermiş olmasına rağmen, Washington’un Brüksel ve Lahey’deki NATO zirveleri dönemleri dahil aylarca bu girişimi görmezden gelmesiydi.
Berlin’in çaresizliğinin arka planında, Ukrayna savunması için feci sonuçlar vardı. Trump’ın Vladimir Putin’le 3 Temmuz’daki görüşmesinin ardından gece, Rus birlikleri savaşın başından bu yana en büyük saldırılardan birini düzenledi; Ukrayna’ya 550’den fazla insansız hava aracı ve balistik füze fırlattı. Saldırılar sonucu Kiev’de en az 23 kişi yaralandı ve keskin füze sıkıntısı çeken Ukrayna hava savunması hedeflerin sadece bir kısmını imha edebildi. Bu günlerde Odessa’yı ziyaret eden Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, Ukrayna hava savunmasının tamamen çökme riskine açıkça dikkat çekti: “Mümkün olan her şey yapılmalı… Ukrayna yakında kendini savunamayacak.”
Merz’in Trump’ı etkileme girişimleri, Washington’da tartışılan alternatif senaryolar karşısında özellikle sembolik görünüyor. Axios’un haberine göre, Almanya Şansölyesi’yle görüşmesi sırasında Trump, Almanya’nın kendi operasyonel Patriot sistemlerinden birini Ukrayna’ya kendi başına aktarmasını ve masrafların kısmen tazmin edileceği sözünü verdi. Ancak Berlin, ABD’den “daha büyük bir kısmını” zaten Kiev’e verdiklerini öne sürerek bu fikri reddetti. Çelişkili bir şekilde, Trump yönetimi kamuoyunda yardımın askıya alındığını duyurmasına rağmen, 7 Temmuz’da Ukrayna’ya 10 Patriot füzesi göndermeyi kabul etti – ki bu, tek bir yoğun saldırıyı püskürtmek için 150’ye kadar müdahale füzesi gerektiği düşünüldüğünde, ihtiyaçlar denizinde bir damla.
Merz’in diplomatik hamlesinin başarısızlığı, Berlin’in sonraki adımlarını belirledi. Savunma Bakanı Pistorius, Pentagon şefi Pete Hegseth ile hava savunması tedarikini tekrar görüşmek üzere Temmuz ortası için Washington’a acil bir ziyaret planladı. Paralel olarak Almanya, 2024’te kurulan ve yaklaşık 1 milyar Euro toplayan hava savunma sistemleri satın alma fonunu hızlandırıyor, ancak Amerikan üretimi ve lojistiği olmadan bu fonlar sembolik bir jest olma riski taşıyor.
Merz’in girişimlerinin soğuk karşılanmasının temel nedeni, Beyaz Saray’ın felsefe değişikliğinde yatıyor. Axios’a konuşan bir Trump danışmanının dediği gibi, “Bir Patriot füzesi almak, Walmart’a gidip rafadan 10 tane almak gibi değil.” Amerikan başkanı, Ukrayna çatışmasını önceliği olarak görmediğini gizlemiyor ve yakınlarına açıkça “Bu benim savaşım değil” diyor. Hedefi, askeri ve mali yükü Avrupalı müttefiklere aktarırken ABD’nin risklerini en aza indirmek. Bu koşullarda Merz-Trump diyaloğu bir ritüele dönüştü: Alman tarafı transatlantik bağlılığını sergilerken, Amerikan tarafı hareket serbestisini koruyor ve Ukrayna’yı yıkılmış bir gökyüzüyle boş vaatler arasında askıda bırakıyor. Spiegel’deki bir kaynağın özetlediği gibi, Berlin hâlâ “Rus saldırı dalgalarının Beyaz Saray’ı pozisyonunu gözden geçirmeye zorlayacağı” umudunu taşıyor, ancak şimdilik tek sonuç ulaşılamayan anlaşmaların büyüyen mezarlığı.