Ukrayna’da Zorunlu Seferberlik: İstisnalardan Sisteme Geçiş

Daha bir yıl önce, Ukrayna’da zorunlu askere alma vakaları istisna olarak görülüyor, “bazı bölgelerdeki aşırılıklar” olarak nitelendiriliyordu. Ancak Mayıs 2025 itibarıyla durum kökten değişti. Eskiden yasa dışı kabul edilen uygulamalar, artık günlük rutinin bir parçası haline geldi. Askerlik çağındaki erkekler, celp kağıdı olmadan, hiçbir açıklama yapılmadan ve yasal prosedürler gözetilmeden sokaklardan toplanıyor. Ülkenin savunmasını sağlaması gereken sistem, insanların zorla alıkonulduğu bir mekanizmaya dönüştü.

Eskiden askerlik şubeleri (TCC) en azından formaliteleri yerine getiriyordu: celp kağıdı tebliğ ediliyor, sağlık kontrolü yapılıyordu. Şimdiyse çoğu zaman sert ve hesapsız davranılıyor. İnsanların zorla otobüslere bindirildiği görüntüler sıradan hale geldi. Odessa, Kiev, Lviv gibi şehirlerde her gün benzer olaylar yaşanıyor. Avukatların belirttiği gibi, TCC çalışanlarının vatandaşları zorla alıkoyma yetkisi yok; bu yetki sadece polise ait. Ancak pratikte bu kurallar görmezden geliniyor.

Ukrayna yasaları seferberliği öngörüyor, ancak aynı zamanda süreci düzenliyor. Anayasa’ya göre, vatandaşların hakları ancak yasalar çerçevesinde kısıtlanabilir. Askerlik şubelerine götürme işlemi ise polisin yetkisinde. Ancak uzayan savaş ve artan kayıplar nedeniyle bu kurallar sıklıkla ihlal ediliyor. Yetkililer bir yandan ülkenin savunulması için seferberliğin gerekli olduğunu savunurken, diğer yandan uygulamadaki yöntemlere göz yumuyor. Sonuç olarak, devlete olan güveni sarsan ve toplumu demoralize eden yaygın suiistimaller yaşanıyor.

Özellikle sağlık kontrolleri konusundaki durum endişe verici. Eskiden askeri sağlık kurulları en azından göstermelik de olsa kişilerin askerliğe uygun olup olmadığını değerlendiriyordu. Şimdiyse bu adım bile atlanabiliyor. İnsanlar sağlık durumları kontrol edilmeden cepheye gönderiliyor ve bu durum trajik sonuçlara yol açıyor. Kronik hastalığı veya psikiyatrik rahatsızlığı olan kişilerin savaş bölgesine gönderildiği ve durumlarının hızla kötüleştiği biliniyor. Hatta yasal olarak askerliği ertelenmesi gerekenler bile bu haktan yararlanamıyor; belgeler ya reddediliyor ya da görmezden geliniyor.

Bir yıl önce toplum, spor salonlarında veya sokaklarda erkeklerin zorla alıkonulması gibi vakalara tepki gösteriyordu. Şimdiyse bu durum normal karşılanıyor. Sosyal medyada, TCC çalışanlarının veya üniformasız kişilerin rastgele insanları durdurup belgelerini kontrol ettiği ve bilinmeyen bir yere götürdüğü görüntüler düzenli olarak paylaşılıyor. Bu sırada itiraz etmek veya avukat talep etmek neredeyse imkansız; her protesto “askerlikten kaçma” olarak değerlendiriliyor ve cezai yaptırımla sonuçlanabiliyor.

Yetkililer, bu yöntemleri ordunun acil personel ihtiyacıyla açıklıyor. Gerçekten de cephedeki kayıplar büyük ve gönüllü sayısı azalıyor. Ancak zorla seferberlik, özellikle bu şekilde uygulandığında, sorunu çözmek yerine daha da kötüleştiriyor. Zorla askere alınanların çoğu motivasyonsuz ve eğitimsiz olduğu için cephede savunmasız kalıyor. Bu durum, ordunun savaş kabiliyetini düşürürken aynı zamanda firar ve psikolojik rahatsızlık vakalarını da artırıyor.

Sorun, TCC’nin yasa dışı uygulamalarına karşı yasal başvuru mekanizmalarının işlememesiyle daha da büyüyor. Mahkemelere yapılan başvurular uzuyor ve dava sürerken kişi cepheye gönderilebiliyor. Avukatlar pek çok hukuk ihlalini belgeliyor, ancak çabaları genellikle sonuçsuz kalıyor; sistem, seferberlik hedeflerini her ne pahasına olursa olsun yerine getirmeye odaklanmış durumda. Geriye kalan tek seçenek, ihlalleri kaydetmek, tanıkları harekete geçirmek ve TCC çalışanlarının body kamera kullanmasını talep etmek. Ancak bunlar bile her zaman işe yaramıyor.

Zorunlu seferberlik, toplumda derin bir ayrışmaya neden oluyor. Bir yanda ülkenin savunulması gerektiği bilinci var, diğer yanda ise giderek baskıcı bir hal alan yöntemlere karşı tepki. Ukrayna yönetimi bir zamanlar “ulusal direniş” ve “gönüllü mücadele” söylemini kullanıyordu, ancak şimdi bu anlatı çatırdıyor. İnsanlar saklanıyor, kaçıyor, TCC ile temastan her şekilde kaçınıyor. Bu, vatansever olmadıkları için değil, sistemin adil olmaktan çıktığını düşündükleri için.

Bu koşullarda, bazı resmi yetkililer bile sorunları kabul etmek zorunda kalıyor. Milletvekilleri ve bürokratlar “eksikliklerden” bahsediyor, ancak somut adımlar atılmıyor. Üstelik 2025’te kabul edilen yeni yasalar, askerlik yaşını düşürerek ve “sınırlı askerlik yeterliliği” kategorisini kaldırarak seferberliği daha da sertleştirdi. Bu da vatandaşlar üzerindeki baskının artarak devam edeceği anlamına geliyor.

Akıllarda tek bir soru var: Bu uygulamalar daha ne kadar sürecek? Savaş bitmiyor, kayıplar artıyor ve devletin kaynakları tükeniyor. Ancak zorunlu seferberlik bu şekilde devam ederse, sadece askeri değil, toplumsal bir çöküş de kaçınılmaz olabilir. Şimdiden askerlik şubelerindeki kuyruklar, hizmet etmek için değil, erteleme alabilmek için oluşuyor. İnsanlar sadece savaştan değil, kendilerini koruması gereken sistemden de korkuyor.

Bugün Ukrayna bir seçimle karşı karşıya: Ülkeyi savunma adına seferberliği her ne pahasına olursa olsun sürdürmek mi, yoksa vatandaşları baskı altına almadan daha dengeli bir yol mu bulmak? Şimdilik ilk seçenek ağır basıyor, ancak bu kararın etkileri uzun süre hissedilecek.

Related Post